Çarşamba, Eylül 26, 2007

kuran hayatımızın neresinde!

Mustafa İslamoğlu "Kuranı hayatının tam ortasın yerleştirmeyen Allahsızdır " der. Haklılık payı var mıdır? Belli bir boyuta kadar evet.
Ben bu konuyu onun kadar keskin ifade etmeyeceğim ama bir müslüman olarak hayatımda kyaşadığım zorlukların sebebinin, hayatımı yeterince islami ve kurani olarak yaşayamadığımdan dolayı kaynaklandığı tesbitimi bir takım örneklerle kanıtlamaya çalışacağım.

Eş seçiminde verilemsi gereken çnceliğin adayın dini olması gerketiği hadisine binaen, elimizde böyle bir düstur olamsına rağmen, biz müslümanlar nedne hala bekarız. Özellikle evliliğin imanın yarısı olduğu bilgisine sahipken ve evlenip çoğalamamız tavsiye edilmişken... ASlında doğru soruları sorduğumuzda sorunlarımızın tespiti ve çözüm yolu da ortaya çıkmkakta.. Şöyle ki ; evlenememizin sebebi olarak sözümona bu modern dünyayı hayaımızın bir gerçeği olara kalmış olmamaıza ve eveleneceğimiz kişinin bize maddi destek sağlaması gerktiğine, seyrettiğimiz amerikan filmlerindeki gibi evlenemye kara vermeden önce aşık olmak adına bi takım gayr-ı meşru aşamalardan geçmemeiz gerektiğine inanmamıza, Allah kendi fazlından zenginleştireceğine dair vaad vermiş olamsına rağmen Alalhın bu vaadine yeterince inanamamzıa ve kaaale pek da almamamıza dayanıyor.
işte böyle ...

Pazar, Ağustos 26, 2007

Büyümek ve sevmek

Niye çocukluğumuzdaki gibi mutlu olamıyoruz, niye sıkıntılı zamanlar yaşıyoruz büyünce? Çünkü bence, sevdiğimiz şeylere odaklanamıyoruz. VE hani bardağın dolu boş tarafı misali, sevmediğimiz şeyleri görüyoruz. Oysa çocuklar öyle değildirler ve iflah olmaz iyimserdirler. Tabii büyümenin gereği olarak, hayatın zorluklarına odaklanmanın dikte edilmesi de cabası. YAni her şey kısaca bakış açıısı . Tabii bu rada kimseyi ikna etmeye de gerek yok . Hani "he de , geç" tekniği vardır ya o uygulunmalı....

Cumartesi, Ağustos 11, 2007

neden insanların içi

belki de sadece yalnızlığı sevdiğimden ve her şeyin zıddıyla var olduğu gerçeğindne mi ne ?

Pazartesi, Şubat 26, 2007

ter evli ister bekar olun ama mutlkaa okuyun.

Ister evli, ister bekar olun. Ama mutlaka bu yaziyi okuyun...

Bülent, avucunu açmış kendisine doğru elini uzatan adama ters ters baktı.Elli yaşlarında gösteren adam, görmeye alıştığı hırpani kıyafetlidilencilere benzemiyordu. Üzerindeki giysiler eski fakat temizdi. Eli yüzütemiz ve sağlıklı görünüyordu. "Sapa sağlam adam gidip çalışacağınadileniyor, belki benden daha zengindir" diye düşündü. Zaten canı çok sıkkındı, birde sinirlenmişti.Alaycı bir ses tonuyla:- Ekmek parası mı istiyorsun ? diye sordu.- Hayır çikolata parası lazım!Bülent'in kızgınlığı şaşkınlığa döndü. Espri yeteneği olan dilencinin hali de başka oluyor diye düşündü.- Niye siz ekmek bulamayınca çikolata mı yiyorsunuz?- Hayır. Ekmek bulamadığımız günler genellikle bulgur pilavı yeriz, onu da bulamadıysak aç yatarız.Bülent adamın ciddi mi konuştuğunu yoksa dalga mı geçtiğini anlayamamıştı.- Bu gün karnınız doydu üstüne tatlı mı istedi canınız?- Fakirin canı mı olur ki, tatlı istesin beyim.- Bu bir kamera şakası mı yoksa sen iş bulamamış stendapçı mısın?- Hiçbiri değil. Sadece fakirim. Bugün karımın doğum günü, ona çikolatagötürmek istiyorum.- Doğum gününde yaş pasta alınır bildiğim kadarıyla.- O bizim için değil zenginler için. Otuz yıllık evliliğimiz boyunca onabir kez bile yaş pasta alamadım. Ama her doğum gününde mutlaka çikolata götürdüm. Çikolatayı çok sever.
Adamın söyledikleri Bülent'in dikkatini çekmişti. O akşam karısıyla kavgaetmiş, kapıyı çarpıp kendini sokağa atmıştı. Arabasına da binmemiş sahilekadar yürümüştü. Denizi seyretmek de onu rahatlatmamıştı. Oysa eskidendenizi seyrederken çok rahatlardı. Dalgalar sıkıntısını alıp götürürdü.Fakat karısının evde ağlıyor olduğunu bildiği için olsa gerek, hiçbir şey onu rahatlatmıyordu.Dilenciyle konuşurken biraz kafası dağılmıştı. "Acaba söyledikleri gerçek mi, yoksa uyduruyor mu" diye düşündü.- Cebinde bir çikolata alacak para yok mu şimdi?Bülent'in sorusu üzerine adam ceplerini boşalttı, bir nüfus cüzdanından başka bir şey çıkmadı.- Ben dilenci değilim. İşim yok. Günlük çalışırım, ne iş bulursam yaparım.Fakat bu gün bütün gün iş aradım, aksilik bu ya, hiçbir iş bulamadım.Bülent oturduğu bankı işaret ederek yer gösterdi.- Oturun biraz dertleşelim bari, dedi.Adam çekingen çekingen oturdu yanına.- Yokmu eşin dostun, borç alacak akraban?- Fakirin akrabaları da fakir olur beyim. Bulurlarsa kendi karınlarını doyururlar.- Dilenecek kadar çok mu seviyorsun karını ?- Hem de çok seviyorum. Otuz yılımı aydınlattı o benim.- Hımmmm. Aşk hemde otuz yıl süren aşk. Hayret doğrusu! Aşkın ömrü en fazlaüç yıl diyorlar oysa. Sen otuz yıldan bahsediyorsun.- Evet. Geçen yıllar sevgimi azaltmadığı gibi artırdı.- Söyle o zaman nedir evlilikte mutluluğun sırrı?Söylediklerine bakılırsa sen mutluluğun formülünü bulmuş gibisin.- Ben ilkokulu bile bitirmedim. Öyle formül falan bilmem.- Formül dediysem kimya formülü sormuyorum canım. Bende altı yıllıkevliyim. Sevdiğim kadınla evlendim, fakat mutlu değilim. Sürekli kavgaediyoruz. Daha iki saat önce kapıyı çarptım çıktım.Evimiz, arabamız, işimiz, gücümüz, her şeyimiz var, ama mutlu değiliz.Senin hiçbir şeyin yok, ama mutlusun. Para mı acaba bizi mutsuz eden?- Hiçbir şeyim yok mu? Hayır benim her şeyim var. Benim karım her şeyim.Sevgilim, eşim, arkadaşım, hayat yoldaşım. Hayatımı paylaştığım insandan",1]
);
//-->
Adamın söyledikleri Bülent'in dikkatini çekmişti. O akşam karısıyla kavgaetmiş, kapıyı çarpıp kendini sokağa atmıştı. Arabasına da binmemiş sahilekadar yürümüştü. Denizi seyretmek de onu rahatlatmamıştı. Oysa eskidendenizi seyrederken çok rahatlardı. Dalgalar sıkıntısını alıp götürürdü.Fakat karısının evde ağlıyor olduğunu bildiği için olsa gerek, hiçbir şey onu rahatlatmıyordu.Dilenciyle konuşurken biraz kafası dağılmıştı. "Acaba söyledikleri gerçek mi, yoksa uyduruyor mu" diye düşündü.- Cebinde bir çikolata alacak para yok mu şimdi?Bülent'in sorusu üzerine adam ceplerini boşalttı, bir nüfus cüzdanından başka bir şey çıkmadı.- Ben dilenci değilim. İşim yok. Günlük çalışırım, ne iş bulursam yaparım.Fakat bu gün bütün gün iş aradım, aksilik bu ya, hiçbir iş bulamadım.Bülent oturduğu bankı işaret ederek yer gösterdi.- Oturun biraz dertleşelim bari, dedi.Adam çekingen çekingen oturdu yanına.- Yokmu eşin dostun, borç alacak akraban?- Fakirin akrabaları da fakir olur beyim. Bulurlarsa kendi karınlarını doyururlar.- Dilenecek kadar çok mu seviyorsun karını ?- Hem de çok seviyorum. Otuz yılımı aydınlattı o benim.- Hımmmm. Aşk hemde otuz yıl süren aşk. Hayret doğrusu! Aşkın ömrü en fazlaüç yıl diyorlar oysa. Sen otuz yıldan bahsediyorsun.- Evet. Geçen yıllar sevgimi azaltmadığı gibi artırdı.- Söyle o zaman nedir evlilikte mutluluğun sırrı?Söylediklerine bakılırsa sen mutluluğun formülünü bulmuş gibisin.- Ben ilkokulu bile bitirmedim. Öyle formül falan bilmem.- Formül dediysem kimya formülü sormuyorum canım. Bende altı yıllıkevliyim. Sevdiğim kadınla evlendim, fakat mutlu değilim. Sürekli kavgaediyoruz. Daha iki saat önce kapıyı çarptım çıktım.Evimiz, arabamız, işimiz, gücümüz, her şeyimiz var, ama mutlu değiliz.Senin hiçbir şeyin yok, ama mutlusun. Para mı acaba bizi mutsuz eden?- Hiçbir şeyim yok mu? Hayır benim her şeyim var. Benim karım her şeyim.Sevgilim, eşim, arkadaşım, hayat yoldaşım. Hayatımı paylaştığım insandan
daha değerli ve daha önemli ne olabilir ki dünyada?Sizin ev, araba, iş diye her şey dediğiniz şeylerdir aslında hiçbir şey olan.- Öyle deme, şu kadar varlığın içinde bile karım her şeyden şikayet ediyor.Bir de fakir olsam kim bilir ne olur?- Altın tasın, kan kusana faydası yoktur beyim. Sen kadın ruhunu hiçanlamamışsın. Hiçbir kadın iyi bir evde oturduğu, hergün çeşit çeşityiyecekler yediği için mutlu olmaz. Bir kadın, kocasının her şeyi olduğunubildiğinde ancak mutlu olur.- Sizin mutluluğunuzun sırrı bumu ?- Olabilir. Ben karıma değerli şeyler alamıyorum ama ona benim için nekadar değerli olduğunu hissettiriyorum. O da çok mutlu oluyor.- Bir kadına değerli olduğunu nasıl hissettirilir?- Küçük kızı severek.- Küçük kız mı ? Hangi küçük kız ?- Yaşı kaç olursa olsun her kadının içinde hiç büyümeyen bir küçük kızvardır. O kızı ne kadar çok sever, ne kadar çok mutu edersen, o kadını da o kadar mutlu edersin.- Nasıl yani ?- Küçük kız neleri sever, nelerden hoşlanır bir düşünün. Küçük kızlar hepbeğenilmek, ilgi görmek isterler. Güzel olduklarını duymaya bayılırlar.Kendilerine prensesmiş gibi davranılmasını beklerler. Küçük kızlar hepprenses olmayı hayal ederler. Sürprizlerden hoşlanırlar. Biraz şımartılmakisterler. Sevilmek ve sevildiklerini hep duymak isterler. İltifata doymaz küçük kızlar. Öyle değil mi?- Haklısın. Benim dört yaşımda bir kızım var. Adı Aylin. Her akşam boynumasarılır "babacığım beni ne kadar seviyorsun?" diye sorar. Giysisinideğiştirdiği zaman etrafımda "Baba güzel olmuş muyum?" diyesorar durur. Güzelsin demem de yetmez ona. " Harikasın prenses gibiolmuşsun" demeliyim. Dünyanın en güzel kızı demeliyim.- İşte kadınlar bir ömür boyu bunu duymak isterler. Ben elli yaşındakikarıma böyle davranıyorum. Ömrümüz olurda seksen, doksan yıl da yaşarsakben ona böyle davranmaya devam edeceğim. Ona"bebeğim" diye hitap ediyorum çok hoşuna gidiyor. "Bebeğim bana bir çay",1]
);
//-->
daha değerli ve daha önemli ne olabilir ki dünyada?Sizin ev, araba, iş diye her şey dediğiniz şeylerdir aslında hiçbir şey olan.- Öyle deme, şu kadar varlığın içinde bile karım her şeyden şikayet ediyor.Bir de fakir olsam kim bilir ne olur?- Altın tasın, kan kusana faydası yoktur beyim. Sen kadın ruhunu hiçanlamamışsın. Hiçbir kadın iyi bir evde oturduğu, hergün çeşit çeşityiyecekler yediği için mutlu olmaz. Bir kadın, kocasının her şeyi olduğunubildiğinde ancak mutlu olur.- Sizin mutluluğunuzun sırrı bumu ?- Olabilir. Ben karıma değerli şeyler alamıyorum ama ona benim için nekadar değerli olduğunu hissettiriyorum. O da çok mutlu oluyor.- Bir kadına değerli olduğunu nasıl hissettirilir?- Küçük kızı severek.- Küçük kız mı ? Hangi küçük kız ?- Yaşı kaç olursa olsun her kadının içinde hiç büyümeyen bir küçük kızvardır. O kızı ne kadar çok sever, ne kadar çok mutu edersen, o kadını da o kadar mutlu edersin.- Nasıl yani ?- Küçük kız neleri sever, nelerden hoşlanır bir düşünün. Küçük kızlar hepbeğenilmek, ilgi görmek isterler. Güzel olduklarını duymaya bayılırlar.Kendilerine prensesmiş gibi davranılmasını beklerler. Küçük kızlar hepprenses olmayı hayal ederler. Sürprizlerden hoşlanırlar. Biraz şımartılmakisterler. Sevilmek ve sevildiklerini hep duymak isterler. İltifata doymaz küçük kızlar. Öyle değil mi?- Haklısın. Benim dört yaşımda bir kızım var. Adı Aylin. Her akşam boynumasarılır "babacığım beni ne kadar seviyorsun?" diye sorar. Giysisinideğiştirdiği zaman etrafımda "Baba güzel olmuş muyum?" diyesorar durur. Güzelsin demem de yetmez ona. " Harikasın prenses gibiolmuşsun" demeliyim. Dünyanın en güzel kızı demeliyim.- İşte kadınlar bir ömür boyu bunu duymak isterler. Ben elli yaşındakikarıma böyle davranıyorum. Ömrümüz olurda seksen, doksan yıl da yaşarsakben ona böyle davranmaya devam edeceğim. Ona"bebeğim" diye hitap ediyorum çok hoşuna gidiyor. "Bebeğim bana bir çay
yapar mısın?" dediğimde çay yapmak için nasıl koşturduğunu görmelisiniz.- Hiç kavga etmezmisiniz siz?- Kavga evliliğin tadı tuzu. Arada biz de tartışırız. Küsüp barışmanın tadıayrıdır. Benim karım bir keçi kadar inatçıdır. Onunla barışmak içinuğraşmak ayrı bir keyif verir bana.- Benim eşim çok ciddi kadındır. Hiç küçük kız havası yok onda.- Küçük kızlar büyüdükleri zaman artık sevgi, ilgi istemeye utanırlar. Enciddi yada en yaşlı kadının bile o küçük kız mutlaka vardır. Yeter ki sen otatlı kızı sevindirmeyi, mutlu etmeyi bil. Ve o küçük kızı aslaaldatma. Yoksa bir daha sana güvenmez ve ne yaparsan yap hep kuşkuylabakar. Küçük kızlar hem çabuk mutlu olurlar hemde çabuk kırılırlar. Çoknarindir onlar. Hoyrat elleri sevmezler. Yumuşak dokunuşları severler.- Bu tavsiyeni deneyeceğim. Fakat her zaman yapabilir miyim bilmiyorum.Bazen işlerim çok yoğun oluyor o zaman eve çok yorgun gidiyorum.- Bu sadece bir bahane. O küçük kızı mutlu etmek dünyanın en kolay işi.Çoğu zaman birkaç tatlı söz yeterli olur. Sen o küçük kızı mutlu ettiğindekarşılığını fazlasıyla alırsın. Artık o seni rahat ettirmekiçin elinden gelen gayreti gösterir. Karısı mutlu olmayan erkek mutluolamaz. Mutlu olmak isteyen erkek önce hayat arkadaşını mutlu etmelidir.Düşünsene somurtkan, mutsuz, sürekli söylenen biriyle yolculuğa çıksan ne kadar mutlu olabilirsin.- Haklısında bende bütün gün ailem için çalışıp yoruluyorum.- Yine para, yine dış sebepler. Evet para önemli ve gerekli ama kadınlarpara için erkekleri sevmezler. Para geçici mutluluklar verir. Kadınlarhediye almayı severler. Paran varsa hediye al tabi. Amahediyeyle mutlu olmasını bekleme. Hediyenin yanına sevgini katmazsanhediyenin bir anlamı yoktur. Benim hiçbir zaman çok param olmadı. Günlükkazandım günlük yedik. Bazen aç kaldığımız günler oldu.Hiçbir zaman karımın kulaklarına altın küpe takamadım ama her zaman aşksözleri fısıldadım. Hiçbir zaman boynuna pırlanta gerdanlık alamadım ama",1]
);
//-->
yapar mısın?" dediğimde çay yapmak için nasıl koşturduğunu görmelisiniz.- Hiç kavga etmezmisiniz siz?- Kavga evliliğin tadı tuzu. Arada biz de tartışırız. Küsüp barışmanın tadıayrıdır. Benim karım bir keçi kadar inatçıdır. Onunla barışmak içinuğraşmak ayrı bir keyif verir bana.- Benim eşim çok ciddi kadındır. Hiç küçük kız havası yok onda.- Küçük kızlar büyüdükleri zaman artık sevgi, ilgi istemeye utanırlar. Enciddi yada en yaşlı kadının bile o küçük kız mutlaka vardır. Yeter ki sen otatlı kızı sevindirmeyi, mutlu etmeyi bil. Ve o küçük kızı aslaaldatma. Yoksa bir daha sana güvenmez ve ne yaparsan yap hep kuşkuylabakar. Küçük kızlar hem çabuk mutlu olurlar hemde çabuk kırılırlar. Çoknarindir onlar. Hoyrat elleri sevmezler. Yumuşak dokunuşları severler.- Bu tavsiyeni deneyeceğim. Fakat her zaman yapabilir miyim bilmiyorum.Bazen işlerim çok yoğun oluyor o zaman eve çok yorgun gidiyorum.- Bu sadece bir bahane. O küçük kızı mutlu etmek dünyanın en kolay işi.Çoğu zaman birkaç tatlı söz yeterli olur. Sen o küçük kızı mutlu ettiğindekarşılığını fazlasıyla alırsın. Artık o seni rahat ettirmekiçin elinden gelen gayreti gösterir. Karısı mutlu olmayan erkek mutluolamaz. Mutlu olmak isteyen erkek önce hayat arkadaşını mutlu etmelidir.Düşünsene somurtkan, mutsuz, sürekli söylenen biriyle yolculuğa çıksan ne kadar mutlu olabilirsin.- Haklısında bende bütün gün ailem için çalışıp yoruluyorum.- Yine para, yine dış sebepler. Evet para önemli ve gerekli ama kadınlarpara için erkekleri sevmezler. Para geçici mutluluklar verir. Kadınlarhediye almayı severler. Paran varsa hediye al tabi. Amahediyeyle mutlu olmasını bekleme. Hediyenin yanına sevgini katmazsanhediyenin bir anlamı yoktur. Benim hiçbir zaman çok param olmadı. Günlükkazandım günlük yedik. Bazen aç kaldığımız günler oldu.Hiçbir zaman karımın kulaklarına altın küpe takamadım ama her zaman aşksözleri fısıldadım. Hiçbir zaman boynuna pırlanta gerdanlık alamadım ama
hep öpücüklerle sevdim boynunu. Hiçbir zaman ona ipek elbiselergiydiremedim ama kendi bedenimle ipek elbise gibi yumuşacık sardım bedenini ve mutlu ettim onu.Adam ayağa kalktı.- Bana müsaade, artık gitmeliyim, karım merak eder. Sende git evine küçükkızın gönlünü al, belki o küçük kız şimdi evde ağlayıp duruyordur.- Bülent de ayağa kalktı. Kuvvetlice elini sıktı.- Sizi tanıdığıma çok memnun oldum.Elini bıraktı koluna girdi. Yolun karşısındaki pastaneyi gösterdi. Hadi gel eşin için şuradan çikolatalı pasta alalım, dedi.Pastayı aldılar. Adam hayatında ilk defa karısına yaş pasta götürmeninmutluluğuyla, bin bir teşekkür ederek evginin yolunu tuttu. Bülent de pastanenin yanındakimanavdan karısının en sevdiği meyvelerden aldı.Evine geldiğinde karısı şişmiş gözlerle mutfak masasında oturmuş suiçiyordu. Bülent hiç konuşmadan meyveleri büyükçe bir tabağa döküp yıkadı,sonra eşinin önüne koydu.- Bunlar dünyanın en şanslı meyveleri, dedi.İnci hiç konuşmadı.- Sorsana "niye" diye.İnci kızgın kızgın:- Niye? Diye sordu.- Çünkü dünyanın en güzel ve en tatlı kadının midesine gidecek, dedi gayetciddi bir ses tonuyla. İnci şaşırmıştı. Bir anda yüzünün ifadesi yumuşamıştı.- Bunlar senin sevdiğin meyveler, senin için aldım.- Hayret bir şey! Her zaman kendi sevdiğin meyveleri alırdın. Benim hangimeyveleri sevdiğimi iyi hatırlamışsın. Aslında bu beklediğim istediğim birşeydi. "bak senin sevdiğin meyveleri aldım"Ama şimdi kıymeti yok. Çünkü sana çok kırgınım, meyve alarak gönlümü alamazsın.- Özür dilerim seni kırdığım için.Sonra Bülent yere diz çöktü.- Cezam neyse razıyım. Ama bir tek şey istiyorum senden. Seni delice seven bu adamı senden mahrum etme.- Bülent yere çömelmiş, boynu bükük bir vaziyette çok komik görünüyordu.İnci kıkır kıkır gülmeye başladı.- Affetmek o kadar kolay değil. Bakalım hangi cezalara katlanabileceksin, dedi.Bülent işte o zaman ona muzip muzip bakan eşinin içinde sakladığı küçük kızı gördü.",1]
);
//-->
hep öpücüklerle sevdim boynunu. Hiçbir zaman ona ipek elbiselergiydiremedim ama kendi bedenimle ipek elbise gibi yumuşacık sardım bedenini ve mutlu ettim onu.Adam ayağa kalktı.- Bana müsaade, artık gitmeliyim, karım merak eder. Sende git evine küçükkızın gönlünü al, belki o küçük kız şimdi evde ağlayıp duruyordur.- Bülent de ayağa kalktı. Kuvvetlice elini sıktı.- Sizi tanıdığıma çok memnun oldum.Elini bıraktı koluna girdi. Yolun karşısındaki pastaneyi gösterdi. Hadi gel eşin için şuradan çikolatalı pasta alalım, dedi.Pastayı aldılar. Adam hayatında ilk defa karısına yaş pasta götürmeninmutluluğuyla, bin bir teşekkür ederek evginin yolunu tuttu. Bülent de pastanenin yanındakimanavdan karısının en sevdiği meyvelerden aldı.Evine geldiğinde karısı şişmiş gözlerle mutfak masasında oturmuş suiçiyordu. Bülent hiç konuşmadan meyveleri büyükçe bir tabağa döküp yıkadı,sonra eşinin önüne koydu.- Bunlar dünyanın en şanslı meyveleri, dedi.İnci hiç konuşmadı.- Sorsana "niye" diye.İnci kızgın kızgın:- Niye? Diye sordu.- Çünkü dünyanın en güzel ve en tatlı kadının midesine gidecek, dedi gayetciddi bir ses tonuyla. İnci şaşırmıştı. Bir anda yüzünün ifadesi yumuşamıştı.- Bunlar senin sevdiğin meyveler, senin için aldım.- Hayret bir şey! Her zaman kendi sevdiğin meyveleri alırdın. Benim hangimeyveleri sevdiğimi iyi hatırlamışsın. Aslında bu beklediğim istediğim birşeydi. "bak senin sevdiğin meyveleri aldım"Ama şimdi kıymeti yok. Çünkü sana çok kırgınım, meyve alarak gönlümü alamazsın.- Özür dilerim seni kırdığım için.Sonra Bülent yere diz çöktü.- Cezam neyse razıyım. Ama bir tek şey istiyorum senden. Seni delice seven bu adamı senden mahrum etme.- Bülent yere çömelmiş, boynu bükük bir vaziyette çok komik görünüyordu.İnci kıkır kıkır gülmeye başladı.- Affetmek o kadar kolay değil. Bakalım hangi cezalara katlanabileceksin, dedi.Bülent işte o zaman ona muzip muzip bakan eşinin içinde sakladığı küçük kızı gördü.
Bundan sonra her şey daha farklı olacak diye düşündü.

Salı, Şubat 06, 2007

Aşkın gözü neden kör

AŞKIN GÖZÜ N(**) "uzuun zaman,insanlar dünya`ya ayak basmadan önce;iyi huylar ve kötü huylar ne yapacaklarını bilmez bir vaziyette dolanıyorlarmış.

Bir gün toplanmışlar ve her zamankinden daha sıkkkın oturuyorlarken SAFLIK ortaya bir fikir atmış,

-`Neden saklambaç oynamıyoruz?`Hepsi bu fikri beğenmiş;Saklambaç oynamaya karar vermişler.ÇILGINLIK bağırmış;"Ebe olmak istiyorum,ebe olmak istiyorum!"Hiç kimse ebe olupta ÇILGINLIK`ı arayacak kadar çıldırmadığı için kabullenmiş.
ÇILGINLIK,bir ağaca yaslanıp saymaya başlamış; 1,2,3..ŞEFKAT,AY`ın boynuzuna asılmış,İHANET çöp yığınının içine girmiş,SEVGİ bulutların arasına kıvrılmış,YALAN bir taşın altına saklanacağını belirtip,her zamanki gibi yalan söyleyip gölün dibine saklanmış,TUTKU dünyanın merkezine gitmiş,PARA HIRSI içine girmeye çalıştığı çuvalı yırtmış.ÇILGINLIK saymaya devam etmiş,79,80,81,82...

AŞK`ın dışında bütün iyi huylar ve kötü huylar o ana kadar saklanmış.AŞK;kararsız olduğu gibi nereye saklanacağınıda bilmiyormuş{bu sizi şaşırtmamalı;hepimiz AŞK`ı yakalamanın ne kadar zor olduğunu biliriz}.
Ve ÇILGINLIK saymaya devam ediyor;95,96,97...Tam 100`e vardığı anda,AŞK sıçrayıp güllerin arasına saklanmış.ÇILGINLIK bağırmış;"Sağım,solum sobe,geliyorum!..

"Arkasını dönmüş,TEMBELLİK`le gözgöze gelmiş.Çünkü onun saklanacak enerjisi yokmuş.Sonra ŞEFKAT`i AY`ın boynuzunda,İHANET`i çöplerin arasında,SEVGİ`Yİ bulutların arasında,YALAN`I gölün dibinde,TUTKU`yu dünyanın merkezinde görüp sobelemiş.Biri hariç;AŞK.ÇILGINLIK umutsuzluğa kapılmış,son hedefini bir türlü bulamıyormuş. Belkide kendiliğinden ortaya çıkıp sobelenen-HASRET,hasretten olsa gerek dayanamayıp,ebenin kulağına fısıldamış,`AŞK,güllerin arasında saklanıyor.`Yine görmeyen ÇILGINLIK,eline çatal şeklinde bir sopa alıp güllerin arasına çılgınca saplamış,saplamış,saplamış.
Taki yürek burkan bir haykırma onu durdurana kadar.AŞK,elleriyle yüzünü kapatıp ortaya çıkmış.Parmaklarının arasından sicim gibi kan akıyormuş.ÇILGINLIK,elindeki çatal sopayı yanlışlıklada olsa AŞK`ın iki gözüne saplayıp kör etmiş.`Ne yaptım ben,ne yaptım ben?`diye bağırmış;`Seni kör ettim,nasıl onarabilirim?`ve AŞK,yanıt vermiş;"Gözlerimi geri veremezsin.Ama benim için bir şey yapmak istersen,klavuzum olabilirsin."İşte o günden beri,AŞK`ın gözü kördür,ÇILGINLIK her zaman yanındadır."
_________________

...

ABD’li araştırmacılar aşkın insan beyninde yarattığı uyuşturucu etkisini tespit etmişler..!

Uzmanlar bunun için gönüllü deneklere aşık oldukları kişilerin fotoğrafını göstermiş. New York’lu uzman doktor Helen Fisher ve ekibi, kalp atışları, özlem duyma belirtileri ile ortaya çıkan aşk üzerine yaptıkları araştırmalarda, “Aşkın kimyasının tıpkı eroin ve kokain etkisi yaptığını” ortaya koymuşlar.


Ancak aşkın tehlikeli bir yan etkisi yok. Sadece aşık olan uyuştuğu için, aşık olduğu kişinin kusurlarını göremeyecek kadar geçici zihinsel körlük oluşuyormuş. Smile

Bu yüzden "Aşkın gözü KÖR" müş Smile

Bu yüzden; "Love is CRAZY" imiş Smile
_________________
"Neyi arıyorsan osun sen !
Bir lokma ekmek arıyorsan ekmek,
Can arıyorsan cansın sen..”

Bir erkeğin ağzından evlilik

Bir erkeğin ağzından evlilik

Evlilik,
İnanmadığım halde içerisinde 17 seneyi bitirdiğim bir kurum benim
icin....

17 senede (abartmıyorum) 40 çift arkadaşımın son verdiği kurum
aynı zamanda da...

Evliliğimin bu kadar uzun sürmesinin gizi belkide kuruma
inanmamaktan geçiyor. Evliliği toplumun dayattığı şekilde yaşamamaktan...

Nedir bu dayatmalar? Erkeğin muhakkak kadıindan yaşçsca büyük olması, eğitim seviyesinin erkeğin lehine ya da en azından eşit olması, bunların sadece ikisi...

Olmaz, yürümez diyor toplum... Erkek yaşça büyük olmalı ki,
kadına "höt" dediğinde oturmalı kadın... Ya da yumuşatıyorlar;
efendim kadın erkekten önce çöktüğü için (hani doğum felan) küçük
olmalıymış yaşı...

Eğitimde de böyle... Kadının çok okumuşu bilmiş olurmuş,
evde kalmakmış layıkı....

EŞİM BENDEN 2 YAŞ BÜYÜK; Ne "höt" dememe gerek kaldı 17 senede, ne de benden önce çöktü... Yillar içinde ben yaşlandıkça o gençleşti, "oo
Ömer bey kapmışız çıtırı" esprilerine muhattap dahi oldum.

EŞIM 3 ÜNİVERSİTE BİTİRDİ; ben bi taneyi 9 senede bitirdim... Ne o
bana bilmişlik tasladı, ne ben ona ezik baktım...

Kulağa gelen müzik tekse de, onu oluşturan notalar farklıdır der
Halil Cibran... Bunu unutmadık biz. Ben konuşurken o dinledi, Ben
dinlerken o konuştu 17 sene. O öfkeliyken ben, ben öfkeliyken o "haklısın bitanem..." dedik, öfke bitip fırtına durulduğunda "ama bide böyle düşün" de dedik fikrimizi savunurken.

Farklı insanlar olarak görmedik birbirimizi, aynı amaç için savaşan
neferlerdik bu hayatta...

Asla bilmedik ne kadar para kazandığımızı,ortak cüzdanımızdan gerektiği kadar aldık... Ne kadar çalarsa çalsın masanın üstünde telefonu, kim bu saatte arayan karşı cins diye
sorgulamadık da ama...

Sevginin en büyük dostuydu bizim için "güven"... Ve güvenin ardına
saklanmış bir "saygı" vardı daima...

Ne kavgalar, ne badireler atlattık 17 senede... Eee ülkeler neler
gördu,biz çekirdek aile mi sutliman yaşayacaktık...

Öyle bir girdik ki birbirimize, ben ilk kez odamın dışında yattım bi gece, misafir odasında... Gece yarısı kapı açıldı, eşim "ne yapıyosun burda" diye sordu kapının eşiğinden, "uyuyorum" dedim buz gibi bi sesle.....
Gitti,gelmesi 1 dakikasını almıştı elinde yastıkla... "kay yana" dedi
daracık yatakta. "ne yapıyosun?" dediğimde "benim yerim senin
yanın, sen gelmezsen ben gelirim" dedi...

Anladım ki o gece, en uzun kavgamız yat saatine kadar sürecek... Ve bence doğrusu da bu... Özen gösterdik o günden sonra, evin her yerinde kavga ettik, yatak odamız hariç...

Kırsak da zaman zaman kalplerimizi, asla kin tutmadık birbirimize...

Toplum kurallariyla oynasaydık bu oyunu belki de 41 nci çift
olacaktık o listede... Ama oyunun kurallarını biz koyduk... Nede olsa bizim oyunumuzdu, oynanan...

Evlilik;
Hesapsız içine dalınması gereken bir oyun bence... Topluma
kulaklarını tıkayarak hemde... Ne benim, ne de bizim sözlerimizle... Sadece gönlünüzden geçtiğince...

Dediği gibi Ataol Behramoğlunun;
"...Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara,göğe,bütün evrene
karışırcasına,
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır Ve
hayat, sunulmuş bir armağandır insana..."

Işık ve sevgi sizinle olsun...
ömer lütfi

Pazar, Ocak 14, 2007

Namaz kılmamamak mı !!!!!

Rahman ve Rahim olan ALLAH'ın Adıyla …"

°"HER KİM DE BU DÜNYADA KÖRLÜK ETTİYSE, O ARTIK AHİRETTE DAHA KÖR VE GİDİŞÇE DAHA ŞAŞKINDIR."İsra/72 )

(İNŞAALLAH, ALLAH C.C. ve Rasûlu'nün (S.A.V.) emir ve yasaklarına körlerden ve hafife alanlardan olmayız. Ayrıca şeytanın, buradaki emir ve yasakları okumanızı, amel etmenizi engellemesine veya bu emirleri hafife almanız için uğraşmasına izin vermeyin. Bu şeytanın muhtemel hilelerindendir)

(Bu yazıdaki Hadis-i Şerifler kaynakları belirtilmiştir, sakın şüpheye düşenlerden olmayın. Ebedi Kurtuluşun anahtarlarından biri ve dinin direği namazdır)

°"Sizi cehenneme sürükleyen sebep nedir? Derler ki: 'Biz namaz kılanlardan değildik'." Müddessir/42

°"Sonra onların arkasından namazı savsaklayan ve nefislerinin azgın arzularına uyan bir nesil geldi. Onlar ileride cehennemin en derin yerini boylayacaklar" Meryem/59 (İbn'i Mesud Tefsirinde:Namazı büsbütün terk ettiler değil, vaktinde kılmadılar buyurulmuştur.)

°"Kıldıkları namazın önemini kavramadan namaz kılanların vay haline" Mâun/4-5 (Efendimiz SAV burada namazı vaktinde kılmayanların kastedildiğini bildirmiştir.)

°"Namazlarında hataya düşen, kıldıkları namaza önem vermeyen namaz kılanların vay haline" Ayeti Celilesindeki veyl'in(vay haline) kelime manası ağır azab olmakla beraber, cehennemdeki içinden dünya dağları geçirilse dağları eritecek "veyl vadisi'de" olabileceği bildirilmiştir.

°"Kul ile küfür arasında namazı terk etmek vardır" Hadis'i Şerif (Ahmed İbn'i Hanbel)

°"Kul ile küfür arasında sadece namaz kılmamak vardır" Hadis'i Şerif (Ebu Davud, Nesei)

°"Kul ile şirk arasında sadece namaz kılmamak vardır" Hadis'i Şerif (Tirmizi)

°"İslâm'ın özü, dinin temeli üçtür, İslâm bunlara dayanır. Bunlardan herhangi birine yüz çeviren kimse o yüzden kafir olur, kanı helâldir.1)ALLAH'tan C.C. başka ilah yoktur (LAİLAHEİLLALLAH) 2)Farz namazlar 3)Ramazan orucu " Hadis'i Şerif (Tirmizi)

°"Namaz kılmayanın İslâm'dan payı yoktur, namaz kılmayanın dini yoktur." Hadis'i Şerif (Taberani)
"Mazeretsiz ve kasden namaz kılmayanın adını ALLAH C.C. cehenneme gireceklerden biri olarak cehennemin kapısına yazar" Hadis'i Şerif (Ebû Nuaym)

°"ALLAH C.C. İslâm'da dört şeyi farz kılmıştır: Hepsini bir arada yerine getirmeyenin üçünü işlemiş olması kendisine hiçbir fayda sağlamaz" (Bunlar: Namaz,Zekat,Oruç,Hac) Hadis'i Şerif (Ahmed İbn'i Hanbel)

°"Hiçbir mazereti olmaksızın ve kasden namaz kılmayanın ALLAH C.C. bütün iyi amellerini siler, tevbe edip yeniden ALLAH'a dönünceye kadar onunla hiçbir ilgisi kalmaz" Hadis'i Şerif (İsfahani)
"Hiçbir mazereti olmaksızın ikindi namazını kılmayıp kaçıranların bütün iyi amelleri silinir" Hadis'i Şerif (Ahmed İbn'i Hanbel)

°Kıyamet günü kulun ilk hesap konusu ve ilk gözden geçirilecek amel hanesi namazdır. Bu konudaki hesaplaşma iyi geçerse kul kurtulur, bozuk geçtiği taktirde ise aldanmış ve hüsrana uğramış olur. Hadis'i Şerif (Taberani)

°"Namaz kılmayanın dini yoktur, namaz dinin direğidir" Hadis'i Şerif (Beyhâki)

°"ALLAH'tan C.C. başka hiçbir ilah olmadığına ve Muhammed'in (SAV) O'nun Rasûlü olduğuna şehadet edinceye kadar ve beş vakit namazı hakkıyla kılıp, zekatlarını verinceye kadar, insanlarla savaşmakla emrolundum." Hadis'i Şerif (Buhari,Müslim,Darimi,İbn'i Mâce, Ebû Davud, Nesei)

°Bizim ile münafıklar arasındaki fark, yatsı ve sabah namazlarını cemaatle kılmaktır. Onlar bunlara güç yetiremez. Hadis'i Şerif (Malik,Said İbnü'l-Müseyyeb)

°Kıyamet gününde insanın ilk hasmı rükû ve sücûdu (secdesi) tamamlanmayan namazdır. (Beni zayi ettiğin gibi ALLAH'da seni zayi etsin der. (İmam-ı Gazali) - Efendimiz (SAV) namazı hızlı kılan bir kişiye "sen namaz kılmadın tekrar kıl" buyurmuştur.

°Kişinin kıldığı namazdan kendisine kârı dokunan ancak akıl erdirerek kıldığı kısımdır. (Yani aklı başka yerde iken kıldığı namazın kendisine kârı dokunmaz) (İmam-ı Gazali)

°Kur'an-ı Kerim tefsirinde (Ruhül Furkan) bir vakit namazı özürsüz kazaya (özür: ölü,deli yada kılıç kılıca harb esnasında olmak v.s. gibi) bırakmanın cezasının, 80 sene cehennem ateşi olduğu beyan edilmiştir. (Hadis Şerif'de geçmektedir.)

°Nice namaz kılanlar var ki, onların namazdan nasibi, yorgunluk ve zahmetten başka bir şey değildir.Hadis'i Şerif (Nesei, Ebu Hûreyre)

°"Namaza önem vermeyenlerin kıyamet günü Karun, Firavun, Haman ve Übey İbni Halef'e arkadaş olacakları hadis şerifle bildirilmiştir." (Ahmed İbni Hanbel, Taberani ve İbn'i Hıbban Rivayetinde)

°Bütün farzlar Cebrail A.S. aracılığıyla Peygamber Efendimize (SAV) bildirilmiştir. Ancak "namaz" ALLAH'u Teâlâ C.C. tarafından (Mirac'da) aracısız olarak verilmiştir. Bu da namaz'ın önemini anlatmaya kâfidir.

°Peygamber Efendimiz SAV buyurdular ki; namaz'ı savsaklayanlara ALLAH'u Teâlâ C.C. dünyada, ölürken, kabirde ve ahirette olmak üzere 15 ceza verir. Dünyada:Ömrünün bereketi kaldırılır, yüzünden iyiler siması silinir,ALLAH C.C. hiçbir iyiliğine sevap vermez, duaları kabul olmaz, iyilerin dualarında payı bulunmaz. Ölürken:Zelil, kötü, çirki can verir, aç olarak can verir, bütün dünya denizleri gırtlarına akıtılsa kanmayacak şekilde susuzluk çeke çeke ölür.( Ölüm acısının bir damlası, dağlara damlatılsa dağlar dayanamaz erirdi.)

Kabirde:Kabir onu sıkar, kemikleri birbirine geçer, kabri ateşle doldurulur(gecegündüz onu yakar), ALLAH C.C. Şuca isimli dehşetli çok büyük bir yılan gönderir,hergün her namaz vaktinde onu sokar bir an bırakmaz. (Efendimiz (SAV) "kabirden korkunç bir manzara görmedim" buyurdu.) Ahirette:Cehenneme sürükleyen azab melekleri yanından ayrılmaz,ALLAH C.C. onu kızgın olarak karşılar, hesabı çetin olup cehenneme atılır.

(Cehennemdeki en hafif azap ayak çukuruna konulan bir ateş parçasının beynini fokur fokur kaynatmasıdır. Cehennemlikler çok çirkindir alt dudakları göğsüne sarkmış, üst dudakları yüzünü kaplamış olduğu halde sadece bir dişi (azabı daha iyi tatmaları için) Uhûd dağı büyüklüğündedir. Cehennemlikler dünyadaki ateşi görseler, ferahlanmak için içine dalarlardı. "İhya-u Ulumiddin")

°Kıyamet günü adamın biri getirilerek ALLAH'ın C.C. huzuruna dikilir ve ALLAH C.C. onun cehenneme götürülmesini emreder. Adam:"Ya Rabbi beni ne yüzden cehenneme yolluyorsun?" deyince Yüce ALLAH C.C. ona:"Namazı vaktinde kılmadığın ve adıma yalan yere yemin ettiğin için" diye buyurur. Hadis'i Şerif (İbn'i Abbas'dan rivayet)

°Mezheplere göre namaz: Hanefi Mezhebi:namaz kılmayan, kan çıkıncaya kadar dövülür ve namaza dönünceye kadar hapsedilir. Şafii Mezhebi: Mürted(dinden çıkmış) olmaz ise'de cezası idamdır. Maliki Mezhebi:Şafii mezhebiyle hükmü aynıdır. Hanbeli Mezhebi:Namazı özürsüz kılmayan, mürted gibi idam edilir. Yıkanmaz, kefenlenmez ve namazı kılınmaz, müslüman mezarlığına gömülmez ve mezarı belli edilmez. Dağda bir çukura konulur.

°İmansız ölenin yerinin ebedi cehennem olduğu Ayet'i Kerime ile sabittir. İman'ın en büyük âlâmeti namazdır. Bazı alimlere göre namazı terk eden kişinin son nefeste imanını kurtarması zordur (her halde ALLAH'ın C.C. dilediği olur)

°Sur 'a ikinci kez üflenip insanlar mahşer yerine geldiğinde, güneş 2 mızrak boyu (başka rivayette 1 mızrak boyu) yaklaştırılmış olduğu halde 50.000 senelik(Ahiret senesi) bir bekleyiş vardır. Beyinlerin kaynayacağı, açlıktan boyunların kopacağı midelerin yanacağı bu günde, insanlar öyle terleyecek ki bu ter 70 arşın yerin dibine gidecek sonra insanların seyyiatına göre kimisinin kulak memesine kimisinin çenesine kadar çıkacaktır. orada terlemek istemeyenlerin bu terlerini dünyada iken namaz,oruç,zekat,cihad ve amellerle atmaları gerektiğini bildirmiştir. İmam-ı Gazali (RA)


°ALLAH'ın C.C.Rızasını, kazanmak isteyen, yüzünün nurlanmasını ve güzelleşmesini isteyen ve daha bir çok faydalar isteyen Teheccüd (gece namazı)kılsın.


°Üç şey dinden çıkartır, iman ve nikah tazelemesi gerektirir.

1)İstihlâl:Harama helal demek

2)İstihza:İslâm'ın Farz, vacip, sünnet, müstehap ve edeplerinden biriyle ALAY ETMEK

3)İstihfâfini herhangi meseleyi hafife almak. Küfre düşen kişinin ise 50 sene namaz kılmış olsa farz namazlarını, Hacc'ını v.s. iade etmesi gerekmektedir.

İki şeyde şaka yoktur
1)Dinde
2)Nikâh'ta (Hanımına şaka dahi olsa "boş ol" dememesi gerekir)


°İman'ın en büyük âlameti "NAMAZ'dır".

PEYGAMBER EFENDİMİZ (SAV) UYMANIN FARZİYETİ İLE İLGİLİ AYETLER VE HADİSLER:


°"ALLAH ve Rasulü bir işe karar verdiği zaman, gerek inanan bir erkeğin gerek inanan bir kadının kendilerine ait bir işte tercih hakları olamaz. Her kim ALLAH'a ve peygamberine asi olursa açık bir sapıklık etmiş olur" Ahzâp/36


°"Hayır! Rabb'ine andolsun ki, aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp, sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın (onu) tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olamazlar" Nisa/65


°" ...Peygamber size ne verdiyse onu alın (ne emrettiyse onu yapın). Size ne yasak ettiyse ondan da sakının (ona muhalefet etmeyin). ALLAH'tan korkun; çünkü, (Peygamber'e muhalefet edenlere karşı) ALLAH'ın azâbı çetindir. " Haşr/7


° "Resule itaat eden, ALLAH'a itaat etmiş olur" Nisa/80


°"Nefsani arzuları, benim ortaya koyduğum şeylere boyun eğmeyen kimse mü'min olamaz" Hadis'i Şerif


°"Bana Kur'ân ve onunla beraber onun gibisi (sünnet) verildi.
Yakında karnı tok, koltuğuna yaslanmış birisi , 'Size bu Kur'ân yeter ; onda neyi helâl bulursanız , onu helâl kabul ediniz; onda neyi haram bulursanız, onu'da haram biliniz' diyecek. Şunu iyi biliniz ki, Resulullah'ın haram kıldığı da ALLAH'ın haram kıldığı gibidir..." Hadis'i Şerif (Ebû Davûd)