Cuma, Ocak 29, 2010

huzur nasıl bulunabilir?

"Öncelikle huzur nedir?" sorusundan başlamak gerek. Huzur'un ne olduğu, aslında biraz da ne olmadığı ile alakalıdır. Huzur, mutluluk demek değildir. Mutluluk, bir eksiğin tamamlanmasıyla, uzun zamandır görülmeyen birinin görülmesiyle vesaire şeklinde yani "varlık" la alakalı ve bir ihtiyacın bir isteğin yok iken var olmasıyla hissedilen şeydir. Bir çocuk oyuncakla, bir kadın çiçekle, bir öğrenci iyi bir notla, bekar biri evlenmekle, işsiz biri iş sahibi olmakla mutlu olabilir. Örnekler çoğaltılabilir. Mutluluk anlıktır ve duyguların zirve yapması durumunda hissedilen, diğer hususları göz ardı ettirecek kadar parlak, şiddetli ve etkisi saman alevi gibi kısa süren geçici bir duygusal zirvedir. Odağı andır, geniş bir zaman dilimini kapsamaz.Sebebi maddidir. Çikolaya yendiği zaman bile mutlu hissedilebilir. Aşkın ilk sahfası da, yoğun ve şiddetli histen ve vücutta çikolata yendiği zamanki gibi "serotonin" hormonu salgılanmasından dolayı insanı mutlu hissettiren bir durumdur. İnsan mutsuz olduğu zaman dengesi bozulmaz, hayatını çok büyük bir oranda etkilemez. Ama huzursuz insanın dengesi bozulur. Huzur, maddi değil, manevidir. Bir insan mutsuz fakar huzurlu olabilir. Ama huzursuz fakar mutlu olamaz. Mutluluk için gerekli her türlü maddi imkana sahip fakat mutsuz insanları düşünün. Onların mutusuz olmalarının sebebi, huzursuz olmalıdır. Huzur için, bir ihtiyacın karşılanmasına, uzun zaman görülmeyen birinin görülmesine gerek yoktur. Huzur, genniş bir zaman dilimini kapsar. Bir an çok mutlu iken bir anda, çok mutusuz olunabilen bir durum değildir, huzur. Ne kadar zamanda yakalanmışsa, üç aşağı beş yukarı o kadar zamanda kaybedilir huzur. Huzur, bugünün, yarın ve düne etkisidir. Ve böylece, "mutlu" gibi bir şimdiki zaman sıfatı değil, geniş zaman sıfatı oluverir huzur. Huzur, bir amaç uğruna, önüne ne çıkarsa çıksın, isterse önüne çıkan engeli aşamasın, yönünden sapmamak, o yolda dos doğru ilerlemektir. Huzur, bir gayeye sahip olmak ile alakalıdır. Geçici bir gaye değil, ebediyete namzet bir gaye. Çünkü vicdanı bozulmamış hiç bir insan, varlık, sağlık ve mutluluk içinde 1000 yıl yaşayıp sonra yok olmayı tercih etmez. İnsandaki, sonsuza kadar yaşama isteği buna işarettir.
Peki huzur nasıl sağlanır. Huzur, dengedir. Bir ip cambazının, ip üzerinde yürürken dengesi sola doğru bozulmuşsa, elindeki sırığı sağa, ve sağa bozulması durumunda da sola doğru kaldırarak, ağılık merkezini ortada gibi dengeyi muhafaza etmektir. Peki, denge nasıl muhafaza edilir? Morali bozuk, mutsuz olduğu zamanlarda, yapılanın aksine, "hamd" ederek, ve morali iyi, mutlu olduğu zamanlarda ise tam tersi "istiğfar" ederek. Çünkü ancak bu şekilde denge sağlanabilir. Bir misalle somutlaştırmaya çalışalım. Başı ağrıyan bir insan mutsuzdur. Ama eğer hamd ederse, en başta, ağrıyor olsa da bir başı ve başında kendisi için yaratılmış kainattaki varlıkları gösteren gözleri, sesleri duyuran kulakları, o kainattaki kokuları duyuran bir burnu, kendisi için her sene baştan yaratılan bahardaki nimetleri tattıran bir dili, hemen o başının altında gövdesi içinde, bütün o nimetleri, sindirip, gerekli yerlere dağıtan, kendisinin, ne gerekli enzimleri salgılamada, ne onları öğütmede, sadece ağzına alıp, dişleri ile bölüp, çiğnemekten başka bir görevi ve müdehalesi bulunmadığı fabrika misal bir sisteme sahip olduğunu anlar ve hakeza...
Mutlu olduğu zaman da "istiğfar" eder çünkü örneğin, sağlıklı bir vücutsa eğer o andaki mutluluk sebebi, o durumun kendisinden olmadığı, çünkü eninde sonunda öleceği için o bedenin bir emanet olduğunu farkına varır ve sahiplik iddia etmez. VE ayetin ifadesiyle, "mülk de hamd (övgü) de onundur" der ve malikiyetteki sahip olduğu şeyi muhafaza etmekteki sorumuluktan kaynaklanan manvei bir elemden kurtulur.

Perşembe, Ocak 28, 2010

Arif olan anı seyreyler.

Anlam; geçmiş ve gelecek arasında mekik dokuyup ortaya çıkan ve mutluluğu göz ardı eden bir kavram mıdır yoksa mutluluk sadece "an" da yaşayıp anlamı mı göz ardı etmektir? İkisi de değil! Çünkü anlamsız mutluluk olmaz, insanı mutlu eden şey yaşadıklarının hayatına bir anlam katmasıdır. Tabii, Zülüfü Livaneli'nin "Mutluluk nedir?" diye sorulduğunda "Mutluluk, mutlu muyum, değil miyim, diye düşünmediğin ve sorgulamadığın anda hissettiğin şeydir" cevabını da unutmamalıyız. İnsan, fikriyle geçmişe ve geleceğe gidebilir, yeter ki kalbiyle gitmesin. İşte asıl mesele budur. Yoksa, karar veren kalptir, akıl değil.