Hoca'yla Baba
Çocuklar üzerine yazıp çizenler Noel Baba'yı Nasreddin Hoca'yla
karşılaştırırlar ve ortaya bir "medeniyetler çatışması" çıkar. Bir kere
Noel Baba çocukları beleşçiliğe iter,
halbuki Hocamız düdüğü "parayı verene" çaldırır, çalışanla avantacıyı bir
tutmaz,
Noel Baba, yeşili sevmez, ormanı korumaz, çam katliamında başrol oynar.
Nasreddin Hoca ise bindiği dalı kesenleri uyarmaya bakar.
Noel Baba maddecidir çocukları ıvır zıvırla oyalar.
Nasreddin Hoca. paraya çevrilmeyecek değerlerin peşindedir, zenginliği
mânâda arar.
Noel Baba uçan geyiklerin çektiği kızağı ile çocukları gerçeklikten koparır,
Hocamızın elle tutulup gözle görünen bir eşekcağızı vardır, icabında
"ters" biner ama "doğruluktan" ayrılmaz. Hoca karakterlidir, itibar
görmediği evde yemeği kürküne yedirir,
ağzına lokma koymaz.
Noel'i kapıdan kovsanız bacadan girer, bilirsiniz bu tipler bütün hukuk
sistemlerinde "haneye tevavüzden" yargılanırlar.
Noel Baba bir günün yıldızıdır, reklâmlarda parlar,
Hoca, her günün yıldızıdır, gönüllerde yaşar
Noel Baba in midir, cin midir bilinmez, hatta "tanrı"lığa kalkar
Hoca hâzâ insandır, "kul" olmaya bakar.
Noel Baba vatansızdır, Avrupa, Amerika arasında turlar
Hoca'nın yeri yurdu bellidir, Akşehir'de doğar, Sivrihisar'da yaşar.
Mr. Noel kapitalist üretim çarklarının emrindedir, dolarına bakar.
Nasreddin Hoca göle bile maya çalar, hayallerimizi sıcak tutar.
Bebelere bomba Çağdaş Noelciler Iraklı ve Filistinli bebeleri sevmez,
bacalardan
misket bombası atar, bubi tuzağından alana ceset torbasını promosyon
olarak sokuştururlar.
Hocanın torunları kul hakkından korkar, değil insanları, karıncayı bile
incitmekten sakınırlar.
Noelciler gemiler dolusu petrol, kabirler dolusu kan emer yine de
doymazlar. Hocanın muhibleri bir kase çorba içtiler mi şükreder,
lokma paylaşacak adam ararlar.
Hasılı Noel Baba, "baba"lığını görmediğimiz babalardandır ama
Nasreddin Hoca, "hoca"lığını "hakkıyla" yapar.
Kasabanın postacısı üzerinde `Noel Baba'ya yazan zarfı merâkla
açar.Mektubun sahibi fakir bir yavrucaktır, potin, palto ve uçurtma
siparişi vermiş, adeta yalvarmaktadır. Postacının içi burkulur, tutar
kendi cebinden potin, palto alır. Bir torbaya koyup çocuğa yollar ama
uçurtma talebini "kış günü n'apcak" deyip umursamaz. Ertesi gün bir
mektup daha, "Noel Baba sağol, potin ve palto geldi. Yalnız haberin olsun
postanedeki şerefsizler uçurtmaları çalıyorlar!"
Hollandalı göçmenlerin Amerika'ya taşıdıkları Noel Baba efsanesinin
Pataralı Nicholaos ile uzaktan yakından ilgisi olmadığını biliyoruz.
Ancak Batılılar, çocukları bu masala inandırabilmek için yırtınır, dev
bütçeli filmler çeker, minik beyinleri bombardımana tutarlar. Çocuklar
nedeeen sonra hiçbir Ren geyiği türünün uçmadığını hatırlar, işlerine
bakarlar. Gerçi zoologların henüz tasnifini yapmadıkları yüzbinlerce
canlı vardır ama uçan geyik, ne kuşlara, ne de memelilere uyar.
Kalın sağlıcakla...
Pazar, Ekim 01, 2006
Namaz
Yirmidörder altın vermiş hakimin biri zamanında,
İki hizmetkerı alıp derslerini çıkmışlar yola anında,
Bir çiftiliğe gideceklermiş, iki aylık bir mesafede,
Lazım şeyler de mübayaa etmeli, yanlarınaki küfede,
Hem bir istasyon varmış ki yakın, bir gün alır gitmeye,
Araba, gemi, şimendifer, tayyare, bakar sermayeye.
BAhtiyar olan tacirmiş, sermayesi çıkmış birden bine,
Bedbaht; serseri, bir altın kalmış bakar ki cebine,
Bahtiyar derki; Ver şu bir altını ç.ok karlı bir bilete,
Kerimdir efendimiz, iki aylık çölde uğramaysın zillete,
İşte o bilet, Efendimiz(sav)'in gözünün nuru namazdır,
Kazanç ihtimali yüzde doksandokuz, masrafı pek azdır,
Zira kafi gelir bir saat, namaza, alınan abdestiyle,
Ve sunulur lütf-i ilahi; rahmet, insana altın tepsiyle.
İki hizmetkerı alıp derslerini çıkmışlar yola anında,
Bir çiftiliğe gideceklermiş, iki aylık bir mesafede,
Lazım şeyler de mübayaa etmeli, yanlarınaki küfede,
Hem bir istasyon varmış ki yakın, bir gün alır gitmeye,
Araba, gemi, şimendifer, tayyare, bakar sermayeye.
BAhtiyar olan tacirmiş, sermayesi çıkmış birden bine,
Bedbaht; serseri, bir altın kalmış bakar ki cebine,
Bahtiyar derki; Ver şu bir altını ç.ok karlı bir bilete,
Kerimdir efendimiz, iki aylık çölde uğramaysın zillete,
İşte o bilet, Efendimiz(sav)'in gözünün nuru namazdır,
Kazanç ihtimali yüzde doksandokuz, masrafı pek azdır,
Zira kafi gelir bir saat, namaza, alınan abdestiyle,
Ve sunulur lütf-i ilahi; rahmet, insana altın tepsiyle.
Çarşamba, Ağustos 02, 2006
ne zaman uyunmamalı
Birincisi: gayluledir ki, fecirden sonra tâ vakt-i kerahet bitinceye kadardır. Bu uyku, rızkın noksaniyetine ve bereketsizliğine Hadîsçe sebebiyet verdiği için, hilaf-ı sünnettir. Çünki rızık için sa'yetmenin mukaddematını ihzar etmenin en münasib zamanı, serinlik vaktidir. Bu vakit geçtikten sonra bir rehavet ârız olur. O günkü sa'ye ve dolayısıyla da rızka zarar verdiği gibi, bereketsizliğe de sebebiyet verdiği, çok tecrübelerle sabit olmuştur. İkincisi: Feyluledir ki, ikindi namazından sonra mağribe kadardır. Bu uyku ömrün noksaniyetine, yâni uykudan gelen sersemlik cihetiyle o günkü ömrü nevm-âlûd, yarı uyku, kısacık bir şekil aldığından maddî bir noksaniyet gösterdiği gibi, mânevî cihetiyle de o gün hayatının maddî ve mânevî neticesi ekseriya ikindiden sonra tezahür ettiğinden, o vakti uyku ile geçirmek, o neticeyi görmemek hükmüne geçtiğinden, güya o günü yaşamamış gibi oluyor. Üçüncüsü: Kayluledir ki, bu uyku sünnet-i Seniyyedir. Duha vaktinden, öğleden biraz sonraya kadardır. Bu uyku, gece kıyamına sebebiyet verdiği için sünnet olmakla beraber, Ceziret-ül Arab'da vakt-üz zuhr denilen şiddet-i hararet zamanında bir ta'til-i eşgal, âdet-i kavmiye ve muhitiye olduğundan, o sünnet-i Seniyyeyi daha ziyade kuvvetlendirmiştir. Bu uyku, hem ömrü, hem rızkı tezyide medârdır. Çünki yarım saat kaylule, iki saat gece uykusuna muadil gelir. Demek ömrüne hergün bir buçuk saat ilâve ediyor. Rızık için çalışmak müddetine, yine bir buçuk saati ölümün kardeşi olan uykunun elinden kurtarıp yaşatıyor ve çalışmak zamanına ilâve ediyor. Said Nursî
Perşembe, Mayıs 18, 2006
Pazartesi, Nisan 03, 2006
ÇOCUKLUĞA GERİ DÖNEBİLMEK
Herkezde geçmişe özellikle çocukluğa karşı bir özlem vardır. Ve hemen hemen herkez bunu yetişkinliğin getiridiği sorumlulukların insanda orrtaya çıkardığı sorumluluk duygusuna bağlar. Evet yüzeysel olarak doğrudur. İnsan sorumluluklarından dolayı ağır bir yükün altına girer büyüynce ve sorumsuz olduğu dönemin, yani çocukluğuna özlem duyar. peki bu mümkün müdür? Mümkünse ,nasıl? Henry David Therau'nun "sivili itaatsizlik" kitabında yaptığ devlet tanımı GİBİ( İYİ DEVLET EN AZ YÖNTEN DEVLETTİR, HATTA EN İYİ DEVLET HİÇ YÖNETMEYENİDİR) OLABİLDİĞİNCE AZ ŞEYE HATTA MÜMKÜNSE HİÇ BİR ŞEYE SAHİP OLMAKTAN GEÇER. BÖYLECE İNSANOĞLU SAHİP OLMAK İSTEDİĞİ VEYA SAHİP OLDUĞU SOYUT VEYA SOMUT HER ŞEYE KARŞI DUYDUĞU KAYBETME KAYGISINA VERDİĞİ NAMI DİĞER AD OLAN SORUMLULUKLARDAN OLABİLİDİĞİNCE UZAK OLUP, Bİ NEVİ TEKRAR ÇOCUKLUĞUN O MUTLU GÜNLERİNE GERİ DÖNEBİLİECEKTİR.BEN BÖYLE DÜŞÜNÜYORUM. ERTAN ÇELİKOĞLU
Cuma, Mart 17, 2006
Çarşamba, Şubat 22, 2006
paradigmalar
PARADIGMA DEGISTIRMEK ZOR DEGIL... Önemli bir toplantida cep telefonuyla bagira bagira konusan bir kisi garibinize gidiyorsa, paradigmanizi degistirmeden onu degerlendirdiginiz için, siz yaniliyor olabilirsiniz. Örnegin trende giderken, bir baba, 3 evladiyla oturup, sürekli aglayan çocuklarina hiç, susun, demeden yolculuga devam ettiginde ; siz ona ne gamsiz adam, diyebilirsiniz. Ama sorsaniz, onlar hastaneden geliyorlardir ve bir saat önce çocuklarin anneleri ölmüstür ve eve dönüyorlardir. Prof.Covey in konusmasini dinlemeye gelen annesi, arka sirada oturan 2 kisinin toplanti boyunca sürekli konustuklarini görerek, çok öfkelenmis ve oglumu küçümsüyorlar diyerek de çok üzülmüs. Yemek molasinda ogluna,sunlarin kafasina çantami indiresim geliyor, demis. Oglu, "Anne o adam Finlandiyali, burada simultane tercüme yok, mecburen tercümani yanina oturttuk", demis. Havaalaninda aktarma yapmak isteyen yasli bir hanim, uçaginin 2 saat gecikmeli oldugunu ögrenince, dergiler ve bir kutu kurabiye alarak bekleme salonuna geçmis. Yanindaki sehpaya da dergileri ve kurabiye kutusunu birakarak, okumaya dalmis. Bir ara bakmis ki, yanindaki koltugu oturan bir adam, sehpadaki kurabiye paketini açiyo ve de yemeye basliyor. Kurabiyelerin kendisine ait oldugunu hissettirmek isteyen kadin, adama dik dik bakmis. Hatta cani o an istemedigi halde, kutudan bir kurabiyeyi agzina atmis. Her halde kurabiyelerin sahibinin kim oldugunu artik anlamistir diye düsünürken, adam bir tane daha agzina atmaz mi. Hemen kadin da bir tane daha atmis ve bir yarisma baslamis, adam bir tane, kadin bir tane. Sonuçta kutuda tek kurabiye kalmis, adam onu hizlica kaparak ortadan bölmüs ve gülerek kadina ikram etmis. O sirada, kadinin uçaginin alana indigi anonsu duyulmus ve islemler için kadin bankoya gitmis. Pasaportunu çikartmak için çantasini açtiginda, ne görsün ; KENDI KURABIYE PAKETI, HIÇ AÇILMAMIS OLARAK ÇANTASINDA DURMUYOR MU ! MEGER, ADAMIN KURABIYESINI YIYORMUS. Baskalarinin düsünce ve davranislari hakkinda hüküm verirken, elimizdeki veriler çogu zaman yeterli olmuyor. Davranislarin nedenini bilmeden çok yanlis yargilara varabiliyoruz. Covey bu örnekleri ; ayni enformasyona farkli bakis, bizim davranislarimizi belirler, diye özetliyor. Buradan yola çikarak çözemedigimiz sorunlar için, paradigma (zihin haritasi) degistirmenin geregini vurguluyor. Einstein'in bir sözünü animsatiyor :Karsilastiginiz sorunlari, o sorunlari yarattiginiz düsünce düzleminde kalarak çözemezsiniz. Çogumuzun zaman zaman yaptigi gibi, "sorunlarin içinde kaybolmak" yerine, paradigma degistirmeyi basarip, sorunlara farkli biçimde yaklasabilenler, o sorunu asma sansini da yakaliyorlar. Zaten sorunlarimizi dostlarimizla paylasmamizin nedenlerinden biri de, farkli bir bakisin, bize farkli davranabilme kapisi aralama ihtimali degil midir. Çözümsüz gibi gördügünüz sorunlar konusunda paradigma degistirmenin önemi vardir. Aslinda hayatimizi, basarimizi, mutlulugumuz belirleyen bizim kendi davranislarimizdir. Basimiza gelen her seyle onlara verdigimiz tepki ve yanit arasinda genis bir hareket alani vardir.......
Çarşamba, Şubat 15, 2006
TEk hece(aşk)
AŞK / TEK HECE
Var mı beni içinizde tanıyan?
Yaşanmadan çözülmeyen sır benim!
Kalmasa da şöhretimi duymayan,
Kimliğimi tarif etmek zor benim.
* Kimsesizim hısmım da yok hasmım da...
Görünmezim cismim de yok resmim de..
Dil üzmezim tek hece var ismimde,
Barınağım gönül denen yer benim.
* Bülbül benim lisanımla ötüştü,
Bir gül için can evinden tutuştu,
Yüreğine toroslardan çığ düştü,
Yangınımı söndürmedi kar benim.
* Niceler sultandı, kraldı, şahtı;
Benimle değişti talihi bahtı;
Yerle bir eyledim tâc ile tahtı;
Akıl almaz hünerlerim var benim.
* Kamil iken cahil ettim alimi,
Vahşi iken yahşi ettim zalimi,
Yavuz iken zebun ettim Selim’i,
Her oyunu bozan gizli zor benim.
* İlahimle Mevlana'yı döndürdüm,
Yunusumla öfkeleri dindirdim,
Günahımla çok ocaklar söndürdüm,
Mevla’danım; hayır benim, şer benim.
* Sebep bazı Leyla, bazı Şirin'di;
Hatrım için yüce dağlar delindi;
Bilek gücüm Ferhat ile bilindi;
Kuvvet benim, kudret benim, şer benim,
* Yeryüzünde ben ürettim veremi;
Lokman hekim bulamadı çaremi;
Aslı için kül eyledim Keremi;
İbrahimin atıldığı kor benim.
Cemal Safi
Var mı beni içinizde tanıyan?
Yaşanmadan çözülmeyen sır benim!
Kalmasa da şöhretimi duymayan,
Kimliğimi tarif etmek zor benim.
* Kimsesizim hısmım da yok hasmım da...
Görünmezim cismim de yok resmim de..
Dil üzmezim tek hece var ismimde,
Barınağım gönül denen yer benim.
* Bülbül benim lisanımla ötüştü,
Bir gül için can evinden tutuştu,
Yüreğine toroslardan çığ düştü,
Yangınımı söndürmedi kar benim.
* Niceler sultandı, kraldı, şahtı;
Benimle değişti talihi bahtı;
Yerle bir eyledim tâc ile tahtı;
Akıl almaz hünerlerim var benim.
* Kamil iken cahil ettim alimi,
Vahşi iken yahşi ettim zalimi,
Yavuz iken zebun ettim Selim’i,
Her oyunu bozan gizli zor benim.
* İlahimle Mevlana'yı döndürdüm,
Yunusumla öfkeleri dindirdim,
Günahımla çok ocaklar söndürdüm,
Mevla’danım; hayır benim, şer benim.
* Sebep bazı Leyla, bazı Şirin'di;
Hatrım için yüce dağlar delindi;
Bilek gücüm Ferhat ile bilindi;
Kuvvet benim, kudret benim, şer benim,
* Yeryüzünde ben ürettim veremi;
Lokman hekim bulamadı çaremi;
Aslı için kül eyledim Keremi;
İbrahimin atıldığı kor benim.
Cemal Safi
Cumartesi, Şubat 04, 2006
SEVMEK İSTİYORUM(Ütopyam)
Sevmek istiyorum,
İnsanları, yaşamayı,
Sevmek istiyorum,
Ağaçları, çocukları,
Ne bileyim, kuşları, gözyaşlarını,
Bunlar bir tarafa,
Seni sevmek istiyorum güzelim,
Ama korkuyorum,
Karşılık bulamam diye...
Yaşamak isitiyorum,
Denizi, doğayı,
Yaşamak isitiyorum,
Geç de olsa çocukluğumu,
Ne bileyim çılgınlıkları, vurdumduymazlıkları,
Bunlar bir tarafa,
Seni, senle yaşamak istiyorum güzelim,
Ama korkuyorum,
Ölür ayrı kalırım diye...
Bulmak istiyorum,
Bu gidişatın sırrını,
Bulmak isitiyorum,
Sevginin sırrını, sevgisizliğin sebebini,
Ne bileyim, gönül perdersinin gizemini,
Bunlar bir tarafa ,
Seni bulmak isitiyorum güzelim,
Ama korkuyorum,
Umduğum gibi bulamam diye...
İnsanları, yaşamayı,
Sevmek istiyorum,
Ağaçları, çocukları,
Ne bileyim, kuşları, gözyaşlarını,
Bunlar bir tarafa,
Seni sevmek istiyorum güzelim,
Ama korkuyorum,
Karşılık bulamam diye...
Yaşamak isitiyorum,
Denizi, doğayı,
Yaşamak isitiyorum,
Geç de olsa çocukluğumu,
Ne bileyim çılgınlıkları, vurdumduymazlıkları,
Bunlar bir tarafa,
Seni, senle yaşamak istiyorum güzelim,
Ama korkuyorum,
Ölür ayrı kalırım diye...
Bulmak istiyorum,
Bu gidişatın sırrını,
Bulmak isitiyorum,
Sevginin sırrını, sevgisizliğin sebebini,
Ne bileyim, gönül perdersinin gizemini,
Bunlar bir tarafa ,
Seni bulmak isitiyorum güzelim,
Ama korkuyorum,
Umduğum gibi bulamam diye...
Perşembe, Şubat 02, 2006
Fil ile timsah
Nasıl olmuşsa, evlenmiş filin biri ile bir timsah,
Aralarındaki mesafe yaradılıştan, fersah fersah,
Mutlu olmuşlar ilk, canım cicim günlerinde,
Sorun olmuş, görmeyince bir şey yiyecek önlerinde,
Çünkü tuttuğu balıkları vermiş timsah, file,
Fakat balık yemez fil, ne yaparsa yapsın timsah nafile,
Fil de koymuş önüne timsahın, en sevdiği bitkilieri,
Timsah da ot yemez,sıfır olmuş etkileri,
Derken başlamışlar bunlar, ne yaptım,ne ettim demeye,
Huzursuz olmuşlar, ramak kalmış, kafaları yemeye,
Bakmış olmayacak timsah, vermiş file yosunları,
Fil de balık tutmuş hortumuyla, mutlu olmuş sonları.
Aralarındaki mesafe yaradılıştan, fersah fersah,
Mutlu olmuşlar ilk, canım cicim günlerinde,
Sorun olmuş, görmeyince bir şey yiyecek önlerinde,
Çünkü tuttuğu balıkları vermiş timsah, file,
Fakat balık yemez fil, ne yaparsa yapsın timsah nafile,
Fil de koymuş önüne timsahın, en sevdiği bitkilieri,
Timsah da ot yemez,sıfır olmuş etkileri,
Derken başlamışlar bunlar, ne yaptım,ne ettim demeye,
Huzursuz olmuşlar, ramak kalmış, kafaları yemeye,
Bakmış olmayacak timsah, vermiş file yosunları,
Fil de balık tutmuş hortumuyla, mutlu olmuş sonları.
Salı, Ocak 31, 2006
"söz"
Sokakta, hoş güzel güzel kızlar,
İşte bunlar, koş, polis koş,
İşte bunlar, gönül çalan hırsızlar,
Gözleri sürmeli, kalpleri boş.
Ama heyhat!Onlara asla kanmayacağım,
Taklıp albenilerine, hakiki güzel sanmayacağım.
Hakiki olan, mecazi güzelleri yaratandır,
Hakiki tesiri hep ondan bilmeli,
O yarattı, göz önünde ne varsa sıradan,
Günde beş öğün, onun önünde eğilmeli.
Bedenin rızkı ölene kadar ondan çünkü, bil,
Doyurmazsan ruhunu inan, olur ruhun sebil!
İşte bunlar, koş, polis koş,
İşte bunlar, gönül çalan hırsızlar,
Gözleri sürmeli, kalpleri boş.
Ama heyhat!Onlara asla kanmayacağım,
Taklıp albenilerine, hakiki güzel sanmayacağım.
Hakiki olan, mecazi güzelleri yaratandır,
Hakiki tesiri hep ondan bilmeli,
O yarattı, göz önünde ne varsa sıradan,
Günde beş öğün, onun önünde eğilmeli.
Bedenin rızkı ölene kadar ondan çünkü, bil,
Doyurmazsan ruhunu inan, olur ruhun sebil!
Pazar, Ocak 29, 2006
Mutlukuk mu huzur mu ?
Soru sormak yürek ister. Sorduğun sorularının yanıtın bulmak için çaba ister soru sormak. Bulduğun cevapları hayatına etki ettirmek yürek ister. Zor soru yoktur, karmaşık soru vardır ve hepsinin bir cevabı vardır yeteri kadar basitleştirilebilirse. Çünkü kolay da yoktur sorularda. SAdece basit soru vardır. Ve hayat dediğimiz çok basittir aslında; Yaşadığın gibi inanmak ya da inandığın gibi yaşamak. Her çabanın sonucu olan huzurun yolu da bunlardan geçer.İnadığın gibi yaşamak huzura, yaşadığın gibi inanmak ise içi boş bir mutluluğun resmidir, parlak renklerle boyanmış...
Cumartesi, Ocak 21, 2006
"Sevgi"ye bakış
Coşkun anlarında herkes sever güzelim, dingin anlarında da sevdin mi hiç sen beni. Coşkunluk iftar vaktini bekleyen, oruçlunun sofraya karşı duyduğu çoşkudur. Sen hiç sofrayı doyduktan hatta sigaranın da içtikten sonra , en dingin anında , sofraya karşı arzunun dindiği anda da sevebildin mi. İşte ben hücrelerine kadar doyduktan sonra da sofraya karşı duyduğun arzuya , sevgiye talibim.
geceler
Geceleri çok severim ben. çünkü geceler moladır, lüzumsuz "hayat kavgası" dedikleri oyunda...
Geceler dinginliktir. Geceler, insanın heva ve istekelrinin köreldiği anlardır. Geceler ah geceler...
Geceler dinginliktir. Geceler, insanın heva ve istekelrinin köreldiği anlardır. Geceler ah geceler...